SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 2939 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ سُفْيَانَ وَسَلَمَةُ قَالَا حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ عُمَرُ إِنِّي إِنْ لَا أَسْتَخْلِفْ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يَسْتَخْلِفْ وَإِنْ أَسْتَخْلِفْ فَإِنَّ أَبَا بَكْرٍ قَدْ اسْتَخْلَفَ قَالَ فَوَاللَّهِ مَا هُوَ إِلَّا أَنْ ذَكَرَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبَا بَكْرٍ فَعَلِمْتُ أَنَّهُ لَا يَعْدِلُ بِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحَدًا وَأَنَّهُ غَيْرُ مُسْتَخْلِفٍ

 

İbn Ömer'den demiştir ki: (Babam) Ömer (r.a) dedi ki:

 

"Eğer ben yerime birini halife tayin etmezsem (bu sünnete uygun bîr hareket olur.) Çünkü Rasûlullah (S.A.V.) yerine bir halife tayin etmemiştir. Eğer, yerime bir halife tayin edersem (bu da caizdir.) Çünkü Ebû Bekir (r.a.) yerine bir halife tayin etmiştir. (İbn Ömer, rivayetine devam ederek) dedi ki:

 

Allah'a yemin olsun ki (Hz. Ömer'in bu mevzuda tutmuş olduğu yol) Rasûlullah (s.a.v.)'Ie, Hz. Ebu Bekir'in (uygulamalarını) hatırlama­sından (ve onlara uymasından) başka bir şey değildir. (Babamın Rasûlü Ekrem'in bu mevzudaki tatbikatını göz önüne getirdiğini görünce) Onun kimseyi Rasûlullah (S.A.V.)'e denk tutmadığını ve yerine kimseyi tayin etmeyeceğini kesinlikle anladım.

 

 

İzah:

Müslim, imâre; Buharî, ahkam; Tirmizî, Fiten Ahmed b. Hanbel 1-13, 43, 46, 47.

 

Metinde geçen Rasûlullah sallallahû aleyhi ve sellem yerine bir halife tayin etmemiştir, sözü Hz. Peygamberin, bu ümmetin idaresini üstlenecek ve onlar arasında ilahi hükümleri uygulayacak bir devlet reisinin başa gelmesine dair (ıerhangi bir çaba sarfetmediği ve bu hususta herhangi bir emir ve tavsiyede bulunmadığı anlamına gelmez. Çünkü Hz. Peygamberin "Devlet reisleri Kureyş*tendir."[Ahmet b. Hanbel 111-129] buyurması» vefatım mü-teakib Kureyş'ten bir devlet başkanı seçip, ona biat edilmesini emretmesi an­lamına gelir.

 

Sahabe-i kiram bunu çok iyi anladıkları içindir ki, Hz. Peygamber ve­fat edince, yeni halifeyi seçmeden hiçbir işle, hatta Hz. Peygamberin teçhiz ve tekfini ile dahi ilgilenmemişlerdir. Hz. Peygamberin makamına getirdik­leri Hz. Ebû Bekir'e Rasûlullah'in halifesi ismini vermeleri de onu bu ma­kama Hz. Peygamberin devlet başkanı seçilmesi hususundaki emrine uya­rak getirdiklerini ifade etmek istemelerinden doğmuştur. İşte bu gerçek, müs-lümanların başlarına bir halife seçmelerinin farz olduğunun en büyük delil­lerinden biridir.

 

Müslümanlar arasında Allah'ın hükümlerini uygulamak, onları, serler­den, zulümden ve fesaddan korumak ancak müslüman bir devlet reisinin var­lığıyla mümkündür. Aksi takdirde müslümanlar bu tehlikelerden kendileri­ni koruyamazlar. Devlet idaresinde bir başkanın mevcudiyeti kadar herhan­gi bir yerde bulunan bir İslam toplumu için bir başkanın bulunması da önemlidir.

 

İşte bu sebepledir ki, Rasûlullah (S.A.V.) İslam ordusunu Mute savaşına gönderirken başlarına Zeyd b. Harise'yi kumandan tayin ederek bayrağı ona teslim etti ve askerlere hitaben yaptığı konuşmada

 

"Eğer Zeyd b. Harise şehid edilecek olursa kumandanınız Ca'fer b. Ebî Tâlib'dir. O'd a şehid edilirse kumandanınız Abdullah b. Revaha'dır." buyurdu. Bunun üzerine Zeyd b. Harise şehid olunca bayrağı Hz. Ca'fer al­dı. Ca'fer şehid olunca Abdullah b. Revâha, O da şehid olunca Halid b. Ve-lid aldı. Sonra Allah Hz. Halid eliyle müslümanlara fethi müyesser kıldı.

 

Bütün bunlar, müslümanların başına bir halife tayin etmenin önemine ve farziyyetine delalet eden hususlardır.

 

Yine bu sebepledir ki Hz. Peygamberden sonra hilâfet makamına gelen Hz. Ebû Bekir de bu meseleye gereken önemi vermiş, vefatı yaklaşınca müs­lümanlara bir mektup yazarak başlarına Hz. Ömer'i halife tayin ettiğini bil­dirmiş ve ona biat etmelerini emretmiş, Müslümanlar da bu emre uyarak Hz. Ömer'e biat etmişlerdir.

 

Hz. Ömer de vefatı yaklaşınca böylesine önemli olan bir meseleyi hal­letmek istedi.

 

Bu meseleyi halletmek için karşısında iki yol vardı. Birisi Hz. Peygam­berin yaptığı gibi hiçbir aday göstermeden müslümanlardan sadece yerine bir halife seçmelerini istemek. Diğeri de Hz. Ebû Bekir'in yaptığı gibi yerine bizzat kendisi bir halife adayı gösterip halktan ona biat etmelerini istemekti.

 

Hz. Ömer bu iki yolun ikisinden de yararlanmak gayesiyle sadece biri­ne tabi olmakla yetinmeyip ikisi arasında bir yol takibetti. Şöyle ki, halife seçimini Cennetle müjdelenmiş olan sahabilerden olan bir şuraya havale et­ti. Onlar da içlerinden birini halife seçmelerini istedi. Onlar da içlerinden Hz. Osman'ı halife seçtiler.